Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.
Çanakkale Deniz Zaferi Birinci Dünya Savaşı içinde ayrı bir özelliği olan, tarihin akışını değiştiren,
bağımsızlığı uğruna canını vermekten çekinmeyen milletimizin kahramanlık destanıdır.
Çanakkale Zaferiniz kutlu olsun aziz şehitlerimizi minnetle anıyoruz.
Çanakkale Zaferi; vatan topraklarını korumak için şahlanan ulusun muhteşem bir destanıdır.
Milletimiz, mukaddes vatanımızın korunması için canlarını veren şehitlerini ve gazilerini hiçbir zaman unutmayacak,
onların bıraktıkları kutsal mirasa, vatanımıza ve bayrağımıza onurla sahip çıkacaktır.
Bugün, zaferlerin en büyüğü, günlerin en anlamlısı olan Çanakkale Zaferi ve Şehitler Gününü idrak etmekteyiz.
Çanakkale Zaferi büyük Türk Milletinin dirilişinin destanlaştırdığı bir büyük günün aynı zamanda da ismidir.
Bu kutlu zaferin yıl dönümünde zaferin verdiği gururla kahramanlık destanını tarihe altın harflerle kazıyan tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
- Bu şerefli gün vesilesiyle Seyit Onbaşılar başta olmak üzere gösterdikleri kahramanlıklarla Çanakkale Deniz Zaferi'ni milletimize hediye eden şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.
- Gururla eda ettiğimiz Çanakkale Deniz Zaferi'nin 104. yıldönümü vesilesiyle geçmişten bugüne canlarını vatan, millet,din,
devlet ve bayrak uğruna feda eden aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi bir kez daha minnet ve rahmetle yâd ediyor, hayatta olan gazilerimize sağlıklı uzun ömürler temenni ediyorum.
- 18 Mart Çanakkale Zaferimizin 104. yıl dönümünü kutluyor, bu topraklar uğruna canını siper eden şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
- Önce vatanım ve dinim diyerek şehadet şerbeti içen asil ecdadın, ebet müddet asil bir nesli olabilmek arzu ve gayretiyle
Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünü kutluyor, tüm şehit ve kahramanlarımızı rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Ruhları şad olsun.
Çanakkale Zaferimizin 104'üncü yıl dönümünde başta ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal olmak üzere vatanı, bayrağı,
istiklali ve dini için canını feda eden tüm aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum
- 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 104'üncü yıl dönümünde 'Taarruzu değil,
ölmeyi' emreden Gazi Mustafa Kemal'i, bağımsızlığı uğruna canlarını feda eden binlerce şehidimizi,
gazilerimizi ve onların yanında omuz omuza mücadele veren ninelerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
- Çanakkale Zaferinin 104'üncü yılında başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm komutanlarımızı,
milli birlik ve beraberliğimiz için canını ortaya koyan kahraman askerlerimizi minnetle anıyor, şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz.
- Vatan topraklarımızı şehadetleriyle ve asil kanlarıyla yıkayan tüm kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyor,
hiç bir zaman göklerden inmeyecek ay yıldızlı al bayrağımızı saygı ve gururla selamlıyoruz.
- savaş tarihimize altın harflerle yazılan Çanakkale Zaferi'nin 104. yıldönümünde mukaddes vatanı için canlarını feda eden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı!"
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. (1)
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, (2)
Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. 580
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre. 581
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, (3)
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! 582
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, (4)
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana. 583
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
MEHMET AKİF ERSOY
18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ŞİİRLERİ
18 Mart Çanakkale
Bulutlar sarmıştı her yanı,
Kapkara bir geceydi,
Yağmur,bardaktan boşalırcasına,
Sağnak gibi yağıyordu,
Yedi düvelin gemilerinden yükselen,
Top,tüfek sesleri,
Her yanı inletiyordu,
Mustafa Kemalin askerleri,
Aslanlar gibi dövüşüyordu,
Ve Çanakkale kahramanca,
Düşmana selam veriyordu,
Kükrüyordu tepeden,
Mustafa Kemal,
Vatanıma ayak basacaksa düşman,
Yaşamanın ne gereği var,
En son nefer ölünceye kadar,
Dövüşeceksiniz aslanlar,
Görecek bütün dünya,
Ne aslanlar doğururmuş,
Emineler,Hatçeler,Ayşeler,Fatmalar.
Ali Osman Yılmaz
Adres:
ÖMER NASUHİ BİLMEN MAH. YAHYA KEMAL BEYATLI CAD. AHMET HAMDİ TAMPINAR ORTAOKULU BLOK NO 46C YAKUTİYE / ERZURUM
Telefon
0 442 502 00 88